6 Mayıs 2012 Pazar

Takıntılı bir okuyucuyum .

 Okumayı seviyorum. Bıraksalar beni günlerce romanların , öykülerin, tarih kitaplarının içinde yaşarım .
Son dönemde Okuyan us yayınlarının çıkardığı dizüstü edebiyatı serisine takıldım kaldım.
 Farklı bir seri aslın da farklı yazarların sosyal medyada , sosyal ağlarda yer almış tanınmamış ya da tanınmış isimlerin yazdığı yazılar ile ilgi çekip, hayatlarını ya da çevrelerinde ki hayatları anı ya da günlük biçiminde yazmalarından oluşuyor. Şimdi ye kadar 3 kitabı okuya bildim . Akıcı ve sürükleyici elinize aldığınızda bir günde bitiyor. Hayatın içinden sizlerin arasında sanki kardeşiniz, arkadaşınız hatta sizmişsiniz gibi karakterler. Of beaa ne soktu lafı vay beee haşifteye bak hiç tahmin etmezdim diye bileceğiniz olaylar kişiliklerle dolu.
 Kitaplar başka başka yazarların ama içerik aynı hayat, aşk, eş, dost, iş gibi klasik konular . Olağan üstülük yok sanki yanınızda yazar sizinle dertleşiyor gibi.
 Bazen diyorum bu kadar okuyup yazara , kitaplara bağlanmak hastalıklı bir durum çünkü; sinirleniyorum sevdiğim karakterlere yapılan saldırıdan dolayı ,olayları sanki ben yaşıyorum, ben kavga ediyorum, ben seviyorum, ben ağlıyorum . Kısacası yaşıyorum okuduğum kitapları. Ben okulda da böyleydim tarih çalışırken İstanbul'u ben fetih ederdim , tekerleği ben icat ederdim . Edebiyat çalışırken nedim bendim kasideleri ben yazardım . Aruz kalıpların da ahengi ben sağlardım .
 Bu mudur ? okumanın bana verdiği sonsuz haz kendimi sıfırlayıp karakterlere hapis etmem mi?
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder