23 Eylül 2012 Pazar

Ah ah sonbahar.

 Sonbahar.. Bir çok ilişkinin bittiği , bitten ilişkilerin yeşerdiği , yeni aşkların başladığı , göçmen kuşların oradan oraya göç ettiği , öğrencilerin yuvalarından uçtuğu , havanın soğuk gri bir hal aldığı , sokakların sarı kahverengiye büründüğü bir mevsimdir.
  Neredeyse bir ayını arkamızda bıraktık sonbaharın.. Etkisini yeni yeni belli etmeye başladığı da aşikar. Artık ne kışı kış gibi yaşaya biliyoruz ne de yazı yaz gibi sonbahar da ilkbahar da geçiş mevsiminden daha çok bütünleştirici mevsimler olmaya başladı.
 Benim çok sevdiğim bir söz vardır. 'İlkbahar  da başlayan aşklar sonbahar da son bulurlar.' Ben bu söze ne kadar çok inandım yıllarca.. Ne kadar inandıysam da çevrem de hep gözlemledim. Şimdinin modası sonbahar aşkları oldu. Canım dostum aşık oldu , kardeş kanım aşık oldu .. Ee ben affetmeli delisiyim. Bu söze inancımı kaybetmekte istemiyorum. Karşı bir söz değil dayanak olarak 'Sonbahar da başlayan aşklar, son bulmazlar.' desem olmaz mı sanki? Olur olur çok da güzel olur bence. Hem sözümü çürütmemiş olurum hemde canlarımı üzmemiş olurum. Bakalım çevremde ki ilişkiler bu sözümü doğrulayacak mı?
 Sonbaharı sevmezdim aslında.. Yağmuru sevmem , hep ölümü hatırlatır bana, kaybettikleri mi.. Yağmurun suçunu sonbahara yükledim yıllarca. Rüzgarı severim aksine. Beni sokak sokak gezdirir. Saçlarımı neşelendirir. Dökülen yaprakları var bir de ağaçların .. Yeniden doğuş için hazırlık mevsimi..
 Sonbaharı sevmeye başlamışım aslında...
 Bu mudur? benim sonbahara bakış açım.
 Bu mudur? sonbahar inanışım.